Bilge Okuyucunun Bakış Açısı NOVEL - Bölüm 8
KISIM 2 – Ana Karakter (3)
Doğrudan Lee Hyunsung ve Han Myungoh’un gözünün içine bakarak konuştum.
Kapının arkasındaki adamın elinde mi can vermek isterseniz yoksa dışarı çıkıp şansınızı denemek mi? Kararınızı verin.”
“A-ah…”
“Dokja-ssi, kapının arkadaşındaki kişinin düşman olduğunun bir garantisi var mı?”
Çelik Kılıç kritik bir soru sormuştu. İşte bu yüzden Lee Hyunsung bir partiye liderlik edemezdi.
“Farklı bir vagondan geldiğine göre, muhtemelen hayatta kalanlardan birisidir. Karşılaştığımızdaysa…”
Cümleme devam etmek yerine kanla kaplı camlara baktım. Bakışlarımı takip eden Lee Hyunsung hızla konuştu.
“…Dikkatsiz davrandım. Hadi bir çıkış yolu bulalım.”
“Ça-çabuk çıkın!”
O anda ikisi de anlamıştı.
Vagondaki diğer hayatta kalanlar da aynı şeyleri yaşamışlardı ve muhtemelen ‘böcekleri’ bulacak kadar şanslı değillerdi.
“Kırılmış!”
“Kahretsin, buradan çıkamayız.”
Bir yandan Lee Hyunsung ve Han Myungoh’un çığlıklarını dinlerken diğer yandan kapıları kontrol ettim. Artık bariyer olmadığından kapılara dokunabiliyorduk.
Vagonları birbirine bağlayan kapılar haricinde, metro istasyonuna geçişi sağlayan 8 kapı vardı. Ve bunlardan 3’ü hâlâ kontrol edilmemişti.
Dang!
Demir kapı en fazla bir dakika daha dayanacak gibi görünüyordu.
Ana karakter olmasına rağmen başlangıçta bu kadar güçlü olacağını düşünmemiştim. Bu kadar kalın bir demir kapıyı kıracak kadar kuvvetli olduğunu görünce çok şaşırmıştım.
“Dokja-ssi! Burası-“
Kapıyı açacak çalışan bir kol bulmuştum.
“Hayır!”
Kol düzgün çalışsa da kapı açılmamıştı. Normal açıklığın beşte biri kadar açıldıktan sonra sıkışıp kalmıştı.
“…Görünüşe bakılırsa bu da bozukmuş.”
“Ya diğerleri?”
“Kaçabileceğimiz tek yer burası.”
Çocukların geçebilme ihtimali olsa da bir yetişkin için çok dardı. Han Myungoh ve Lee Hyunsung açmayı deneseler de kapı yerinden oynamadı.
~~~
[Toplam Jeton: 4700 J]
~~~
Jetonları kullanmanın bir yöntemi genel nitelikleri arttırmaktı. Dayanıklılığımı 10 seviyeye çıkarmak için 2700 jeton kullanmıştım.
Kalan jetonları da gücümü arttırmak için kullansam sorun çözülürdü. Ama önümüzü bu kadar göremez haldeyken jetonları çar çur etmek akıllıca olmazdı.
Sonuç olarak, geriye tek bir yol kalmıştı.
“Lee Hyunsung-ssi. Yetenek kullan.”
“Ha? Ne yeteneği…”
Sessizce ‘Karakter Listesi’ni aktifleştirdim.
~~~
[Özel yetenek, ‘Karakter Listesi’ aktifleşti.]
~~~
~~~
[Karakter Bilgisi]
İsim: Lee Hyunsung
Yaş: 28
Sponsor: Çeliğin Efendisi
Özel Nitelik: Haksızlığa gözünü kapatmış asker (Sıradan)
Özel Yetenekler: Kasatura Kullanma Sv. 2, Kamuflaj Sv. 2, Sabır Sv. 2
Stigma: Görkemli Dağ İttirişi Sv. 1
Genel Nitelikler: Dayanıklılık Sv. 8, Güç Sv. 8, Çeviklik Sv.7, Büyü Gücü Sv. 5
Genel Değerlendirme: Genel nitelikleri oldukça iyi. Haksızlığa gözünü kapatmış olsa da bir takımyıldızı tarafından seçildi. Bu O’nun için yeni bir fırsat.
~~~
Lee Hyunsung’un bilgileri hiçbir kısıtlama olmadan zihnimde belirdi. Neyse ki, seçtiği sponsor Hayatta Kalmanın Yolları’nda seçtiği sponsor ile aynıydı.
“Nitelik pencereni açtığında görmüş olman gerekirdi. Lee Hyunsung sen bir askersin yani bu durumlar için kullanabileceğin bir yeteneğin olmalı.”
“Şey… bir tane var ama nasıl kullanacağımı bilmi-“
“Sadece yeteneği kullandığını düşün.”
“…İşe yarar mı ki?”
“Yarayacak. Daha önce denedim.”
Lee Hyunsung başka bir şey söylemeden kararlılıkla derin bir nefes aldı.
“Haaaap!”
Lee Hyunsung’un bisepsleri kapıya asıldıkça belirginleşti. ‘Görkemli Dağ İttirişi’ böyle bir şeydi.
Aslında, ‘Görkemli Dağ İttirişi’ bir yetenek değil de ‘stigma’ydı. Stigmalar takımyıldızlarının gücüydü. Şüpheleri üstüme çekmemek için ‘yetenek’ kelimesini kullanmayı tercih etmiştim.
Dudududu.
Kulakları sağır eden bir gürültünün ardından kapı açılmaya başladı.
“Ne?! Boğa gücü var sanki!”
“İşte bu! Harika!”
~~~
[Karakter ‘Lee Hyunsung’ sana güvenmeye başladı.]
[Karakter Lee Hyunsung’u anlayışın yükseldi.]
~~~
Şüphe çekmek bir yana güvenilirliğim arttı. Lee Hyunsung düşündüğümden de basit bir insan çıkmıştı.
“Hadi, inin!”
Ama rahatlamıştım. Lee Gilyoung’u Lee Hyunsung’a emanet ettim.
“Lee Hyunsung-ssi. Çocuğu sırtında taşı.”
“Bana bırak.”
Demir kapı kırılmak üzereydi. Ama tahminlerim doğruysa şu anda en büyük tehlike o demir kapı değildi.
[…Ah, cidden. Bunun olacağını biliyordum. Daha önce görmemiş miydim? Size bir yere kaybolmayın demiştim, kahretsin! Senaryo henüz hazır değ-]
Dokkaebi öfkeyle Dongho Köprüsünün üstünde süzülüyordu.
“Aaah! Böyle olacağını biliyordum! Size çıkmayın demiştim!”
Han Myungoh ellerini sanki patlayacakmış gibi başının etrafına sardı. Ama endişelenecek bir şey yoktu.
[Off… yapacak bir şey yok. Gerçekten şanslısınız, insanlar.]
Çünkü ikinci senaryo trenin kapıları açılır açılmaz başlamıştı.
~~~
[İkinci senaryo başladı!]
~~~
~~~
[Senaryo #2 – Kaçış]
Kategori: Alt
Zorluk: E
Tamamlama Şartları: Yıkılan köprüyü geç ve Oksu İstasyon’una gir.
Zaman Sınırı: 20 Dakika
Ödül: 200 Jeton
Başarısızlık: ???
~~~
“Dokja-ssi, garip bir şeyler var. Burada ‘Yıkılan Köprü’ diyor ama köprü hâlâ…”
“Konuşmayı bırak ve koş! Çabuk!”
“T-tamam!”
İşin aslı, Yoo Sangah haklıydı. Köprü henüz yıkılmamıştı. Başka bir deyişle “köprü yıkılacaktı.”
“Dokja-ssi, çabuk gel!”
“Geliyorum.”
Henüz yıkılmamış olmasının sebebi bizim ‘fazla erken’ çıkmamızdı. Dokkaebi hazırlanmak için 10 dakikaya ihtiyacı olduğunu söylemişti ve biz 3 dakika erken çıkmıştık.
Bazıları buna korkaklık diyebilir ama bu kısayol olmadan senaryoyu geçmek mümkün değil. Özellikle de yanımda Lee Gilyoung ve Yoo Sangah gibi yükler varken.
“Huff, huff~ Lee Hyunsung-ssi’ye hava hoş tabii. Asker olunca dayanıklılığı da zirveyi görüyor ne güzel.”
“Konuşarak gücünü boşa harcama.”
Lee Hyunsung sırtında çocukla önden koşuyordu. Henüz hiçbir niteliğine jeton yatırmamış olmasına rağmen tam bir canavardı. Öyle ki gücü, dayanıklılığı ve çevikliğinin toplamı şimdiden 23’ü aşmıştı.
Sonrasında Han Myungoh, arkasında Yoo Sangah ve onun yanında da ben vardım. Ucu ucuna olacaktı belki ama başarabileceğimizi düşünüyordum.
“Ah, o da ne?”
Bu kez, Han Myungoh’un çığlığı duyulmuştu. Han Nehri’nin ortasında etrafa sular fışkırtan devasa bir girdap belirmişti.
Su fırlatansa girdabın merkezindeki canavardı. Bir ihtiyozor. Sorun şuydu ki bu yaratık trendeyken gördüğümüze kıyasla iki kat daha büyüktü.
Bu bir deniz yılanı değil… deniz kumandanıydı.
Sıradan bir deniz yılanı kademe 7 düzeyinde bir canavardır. Kademe 9 yaratıkların bile normal insanlar için başa çıkması oldukça zor canlılar olduğu düşünüldüğünde ortalama bir insan kademe 7 bir yaratığın karşısına çıkarsa anında paramparça olurdu.
Başka bir deyişle, yaklaşan canavar erken aşamalarda alt edilebilecek bir şey değildi. Elbette, onu alt etmek zorunda değildik. Zaten başından beri bunun için yaratılmamıştı.
Bam bam bam!
Han Nehri tsunami gelirmişçesine çekildi ve ihtiyozor harekete geçti. Köprünün bacaklarını ısırıyordu.
“Köprü yıkılıyor!”
“Koşun! Koşarsak geçebiliriz!”
Kalan mesafe yaklaşık 200 metreydi. Hesaplamalarım doğruysa şu anki hızımızla köprüyü yıkılmadan geçebilirdik.
[Oyun kolay olursa eğlence de olmaz.]
Elbette, bu hiçbir değişken olmadığı zaman geçerli olan bir senaryoydu.
~~~
[Senaryo zorluğu yeniden ayarlandı.]
[Senaryo Zorluğu E -> D]
~~~
Dokkaebi’nin kahkahası kulaklarımızı doldurdu.
[Öylece kaçmanın ne eğlencesi var? Hadi ortamı biraz kızıştıralım!]
~~~
[Ölülerin kötülük dolu düşünceleri geri döndü.]
[Çevredeki toprak kara eter ile doldu.]
[Şeytani güçler uyandı!]
~~~
Arkamızdan bizi kovalayan bir şeylerin sesi gelmeye başladı. Yoo Sangah mırıldandı.
“Z-zombiler?”
Zombivari bedenler bir dalga halinde üstümüze geliyordu. Bazıları bizimle aynı vagonu paylaşan insanlardı.
“Çok az kaldı! Acele edin!”
İhtiyozor ile aramızda 100 metreden daha az mesafe kalmıştı. Neyse ki, Lee Gilyoung’u sırtında taşıyan Lee Hyunsung çoktan köprüyü geçmişti. Sorun ben de dahil olmak üzere geriye kalan üç kişiydi. Han Myungoh yanımda çığlığı bastı.
“Ş-şerefsizler!”
Çok fazla iblisvari insan vardı. Sadece trenden çıkan cesetler olsa savuşturabilirdik. Ama asıl sorun…
“Vuuoooaahhh!”
Köprüde ölen sürücüler de iblisleşmişti. Lee Hyunsung’un aştığı yol çoktan kapatılmıştı. Gözlerimi bir yaklaşan ihtiyozora bir iblisvari insanlara çevirdim.
“…Herkes yere yatsın.”
Çok geçti.
Baaaaam!
Köprünün bacakları ihtiyozorun devasa ağzıyla ısırmasının ardından korkunç bir gürültü eşliğinde sarsılmıştı.
Toz toprak han nehrine yağmur gibi yağarken ihtiyozorun pulları parlıyordu. Kokuşmuş kan ve sular her yeri doldurdu.
Sendeledim ve düştüğüm noktada doğruldum.
Toz kalktığında etrafımda olan biteni daha rahat görebilmeye başlamıştım. Parçalanan beton ve kopmuş çelik kalıntıları. İhtiyozorun tek seferde ısırıp kopardığı bölgede bulunan iblisvarilerin cesetlerinin kalan parçaları.
Köprünün yıkılan bacağı.
“Dok…ja…iyi?”
Yoo Sangah ve Han Myungoh biraz ilerde doğruldular.
Han Myungoh’un bacaklarından birisi önceki sarsıntı esnasında yaralanmış olmalıydı.
Lee Gilyoung ve Lee Hyunsung köprünün karşısından bağırıyorlardı ancak sesleri güvenli alan bariyeri nedeniyle bize ulaşmıyordu.
O anda havada bir ses duyuldu.
~~~
[Birisi takımyıldızının lütfunu elde etti.]
[Takımyıldızı senaryosu ‘Deus Ex Machina’ başladı.]
~~~
Sesle birlikte yıkılan Dongho köprüsünün kalıntılarının üstünde parlak ışık taneciklerinden oluşan bir köprü belirdi. Sonrasında önümde bir mesaj süzülmeye başladı.
~~~
[Deus Ex Machina – Denge Köprüsü]
Açıklama: Bir takımyıldızı tarafından oluşturulmuş ışık köprüsü. Sadece ‘Çift’ sayıya ulaşan insanlar köprüyü geçebilir. ‘Tek’ sayıda insan köprüyü geçmeye çalışırsa köprü yok olur.
~~~
“Dokja-ssi. Bir anda kafamın içinde-
Gözlerim anlamsızca sözler sarf eden Yoo Sangah’ın gözleri ile buluştu. Şu anda durumu zar zor kavramıştım.
Deus Ex Machina. Takımyıldızları senaryolara müdahale ederken çok şey kaybederdi.
“…Yoo Sangah’ın sponsoru yaptı.”
Hangi takımyıldızı bilmiyorum ama birisi Yoo Sangah’ı cisimleşeni olarak seçti ve O’nun yaşamasını istedi.
Deus Ex Machina Hayatta Kalmanın Yolları’nda çok nadir gerçekleşen bir olaydır. Ve Yoo Sangah’da çoktan ölmüş olması gereken birisi.
Bir an düşünmeden edemedim. Ne tür bir takımyıldızı Yoo Sangah’ın arkasında olabilirdi?
~~~
[Bu kişinin bilgileri ‘Karakter Listesi’ üzerinden okunamaz.]
[Bu kişi ‘Karakter Listesi’nde kayıtlı değil.]
~~~
Şaşırmıştım.
Yeteneğimle O’nu inceleyemiyor muydum? Neden? Özel bir geçmişi olduğu için mi? Yoksa zihin bariyeri mi vardı? Öyle bir şey olsaydı en baştan… hayır, dur bir dakika. Yoksa bu…
“Dokja-ssi, şimdi ne yapacağız?”
Yoo Sangah’ın afallamış sesini duydum. Düşünecek vaktim yoktu.
Ku ku ku ku!
Han Nehri’ni girdaplar kaplamıştı. Köprünün bir bacağını yiyen İhtiyozor devasa bedenini Han Nehrinin öteki kıyısına taşıyordu. Dudaklarımı ısırdım ve bir kez daha köprünün açıklamasını okudum.
Sadece ‘Çift’ sayıya ulaşan insanlar köprüyü geçebilir.
Günün sonunda, ‘Deus Ex Machina’ trajedilere bayılan takımyıldızları tarafından hazırlanmış bir oyuncaktan fazlası değildi.
Herkesin hayatta kalması mümkün değildi.
Han Myungoh’un bedeni göz göze geldiğimiz an titremeye başladı.
Sonuçta, birileri ölmek zorundaydı.
ÇEVİREN: LOUD