Death Is The Only Ending For The Villain - Bölüm 24
~Death Is The Only Ending For A Villainess ~
24.Bölüm
“Derrick”.
Derrick’in beni daha fazla azarlamasına engel olan Dük oldu.
“Ne yapıyorsun, onunla konuşurken kaba davranıp kapıyı çalmadan içeri dalıyorsun?”
Derrick’in gözleri bir anlığına titredi. Omuzlarımı bıraktı ve bir adım geri çekildi. Sonra Dükün önünde eğildi.
“…Özür dilerim, baba.” Omuzlarım biraz ağrıyordu. Derrick’i izlerken elimle tek omzumu ovuşturdum.
‘Ne oluyor be, neden gitmiyor?’
Derrick masanın yanında durup sanki yapılması gereken en bariz şey buymuş gibi bana baktı.
Dük için de aynısı geçerliydi. İkisi de beni dinlemeye istekli görünüyordu.
‘Haa… Şimdi uğraşmam gereken biri daha var…’ Zihnimden iç çektim.
“…Hım. Pekala. Ne yapmaya çalıştığını anladım.” Dük boğazını bir kez temizledikten sonra konuştu.
Önceden bulduğum bahanenin ona yeterince makul görünmesi büyük bir şanstı. Ama sorgusu daha bitmemişti.
“Ama madem durum böyleydi, onu satın aldıktan sonra serbest bırakabilirdin. Onu neden buraya getirdin?”
“Eclise dövüş sanatlarında çok yeteneklidir, baba. Onu bu kadar yüksek bir fiyata almamın bir nedeni de buydu.”
Söylemek için hazırladığım tüm mazeret sözlerini patır patır dökmeye başladım.
“Eclise’i eğitim gören bir şövalye olarak kabul etmeni istiyorum. Oldukça faydalı görünüyor.”
“Ailemizin şövalyesi olarak mı?”
“Evet. Onu gösteriş yapamayacağı bir yere getirmektense resmi olarak eğitmenin daha faydalı olacağına inanıyorum…”
“Bunları duymaya dayanamıyorum artık.” Derrick sözümü kesti.
“Bu malikanede hizmetçi olarak çalışabildiği için minnettar olan çok sayıda insan var.”
“Ama şu anda, halktan biri de değil, bir köleyi eğitmemizi öneriyorsunuz.
Diyelim ki eğitildi onu ne için kullanacaksın?”
Dük de Derrick’e katılıyor gibi görünüyordu.
‘Ah, yoluma çıkmayı bırakıp git artık.’
Hissettiğim yorgunluğu bastırdım ve cevap verdim.
“Onu kişisel korumam olarak kullanacağım.”
“… Kişisel koruman mı?”
“Beni koruyacak tek bir korumam olmadan sonsuza dek etrafta dolaşamam.” Dük’ün gözleri biraz açıldı.
“Seni koruyan kimse yok derken ne demek istiyorsunuz? Eckart topraklarında çalışan 20 binden fazla şövalye var.”
“Evet ama şövalyeler arasında kötü bir şöhretim olduğunu da biliyorum baba.”
“Bu yüzden mi hiçbirini korumam yapmadın?”
İkisi de çenelerini kapattı.
Her soylu Leydinin yanında en az 5-6 koruma bulunurdu. Soylu bir Leydinin koruma sayısı, ailesinin asil rütbesine bağlı olarak artardı.
Emily’ye bunu sorduğumda, Penelope’nin tek bir koruması bile olmadığını söylemişti.
Eğer bir yere gitmesi gerekirse, yapacak bir işi olmayan bir şövalye onunla gelirdi ama hepsi bu kadardı.
‘İnsanlar onun hakkında ne kadar kötü düşünüyordu acaba?’ İkisinin de nutku tutulduğunda sadece tahmin yürütüyordum. Bu benim de bir an için susmama neden oldu.
“…Güvenliğimi beni korumaya istekli olmayan insanlara emanet etmek istemiyorum.”
“Bugün başıma gelenlerin buradan ayrıldıktan sonra tekrarlanmayacağının garantisi yok.”
“Ayrılmak mı?!”
İkisi de neredeyse aynı anda bağırdı.
“Ayrıldıktan sonra derken ne demek istiyorsun?” Dük ısrarcı bir sesle sordu.
“Söylediğim gibi. Ben artık bir yetişkinim.” Tepkileri karşısında gözlerim tekrar büyüdü, ardından omuz silktim.
“Lütfen güvenliğim için korumamı kendim seçmeme izin verin. Size yalvarıyorum, baba, ağabey.” Başımı salladım. İkisi de reddetmek için bir şey söylemedi.
‘Reddetmekten çok edemediler.’
Bugün olanlar tamamen benim hatam değildi. Efendisinin peşinden tek başına bir yere gidecek kadar endişeli tek bir şövalyenin bile olmaması büyük bir sorundu.
Özellikle de bu efendi ülkeyi etkileyebilecek güçlü bir dük ailesinin üyesiyse.
Dürüst olmak gerekirse, bunu sadece beni koruyacak bir şövalye bulmak için yapmıyordum. Sadece Eclise’in malikanede kalması için bir bahaneye ihtiyacım vardı.
“Önce…”
Neyse ki planım işe yaradı.
“Pekâlâ. Bugün yorucu bir gece geçirmiş olmalısın. Şimdi yukarı çık ve dinlen. Biraz uyuduktan sonra bir doktorun gelip seni kontrol etmesini söyleyeceğim.”
“Teşekkür ederim, baba.”
Bir yerim ağrımadığı için doktorun beni kontrol etmesine ihtiyacım yoktu ama daha fazla tartışmadım. Ardından bir kez eğildim ve kapıya doğru yürüdüm.
“Derrick, sen kal.”
Ben tam ofisten çıkarken Dük ekledi.
Arkamdan baktığımda Derrick’in kapının yanında sanki beni takip ediyormuş gibi durduğunu gördüm.
‘Ahh, bu adamın nesi var böyle!’
Ofisin kapısını aceleyle kapattım, beni takip etmesinin sebebi azarlamaktan başka ne olabilirdi ki?
“Hah…”
Kapattığım kapı geri açılmadı. Sonunda rahat bir nefes alabildim. Fakat sonra, önümde beyaz bir kutu belirdi.
<SİSTEM> (Derrick) ile [Festivalde Buluşma] görevi başarısız oldu!
Tekrar dene?
(Ödül: Derrick’in ilgisi +%3 ve diğerleri.)
[Kabul Et / Reddet]
‘Ne? Hayır, asla!’
Festivalin bitmesine daha günler vardı.
Yine de ‘Reddet’ seçeneğine tıkladım çünkü onunla festivali tekrar görmeye gitmemin hiçbir yolu yoktu.
Kaybolan beyaz kutuya bakmaya devam ettim, kendimi haksızlığa uğramış hissediyordum.