Roxana NOVEL - Bölüm 16
Novel – Roxana – Bölüm 16
Çevirmen : damian
Bilinçsizmiş gibi davranan insanlar her ne kadar uğraşırsalar uğraşsınlar bedenlerine dokunulduğunda bir şekilde kendilerini ele verir, gerçekten bilinçsiz olanlardan farklı nefes alırlar. Ancak Cassis o kadar doğal bir tutum sergiliyordu ki ondan gerçekten de şüphelenmemiştim. Hareketsiz yatmaya ve düzenli nefes almaya devam ediyordu.
Biraz daha yakından baksam da sıra dışı bir şey tespit edemedim. Gerçekten şaşırtıcıydı. Demek istediğim, gerçekten uyanık olsaydı bu kadar sakin kalıp kendini ele vermemesi mümkün olur muydu? Belki de aşırı hassas davranıyor ve uykusunda kıpırdanan birinin hareketine çok fazla anlam yüklüyordum. Ne var ki kendime engel olamayıp oturduğum yerden onu izlemeye devam ettim.
Hım…
Ardından durumu açıklığa kavuşturmak için aklıma bir fikir geldi.
“Bilinçsiz bir insanla konuşmak aptalca geliyor ancak…” Kendi kendime düşünür gibi sakin bir tonda konuşmaya başladım. “Keşke seni daha önce koruyamadığım için ne kadar üzgün olduğumu bilsen.”
Eğer Cassis gerçekten de bayıldıysa sorun yoktu. Değilse de işlerin nasıl yürüdüğünü anlamış olacaktı.
“Yer ve zaman harekete geçmem için uygun değildi.” Az da olsa beni duyabileceğini umuyordum. “Fakat artık emin olabilirsin ki bu olay tekrarlanmayacak. Bundan böyle bana ait olduğundan kimse seni taciz etmeye cüret edemeyecek.”
Bu ailede, en azından mülkiyete saygı duyulurdu. Bu yüzden bana teslim edildikten sonra Lante Agrece bile Cassis’e öyle davranamazdı. Saçlarını tekrardan okşamaya başladım.
“Buradan canlı çıkacağından emin olacağım.”
Bu hem Cassis’e bir söz hem de kendime bir kararlılık beyanıydı. Ancak o sözleri söylerken bile Cassis’i ilk gördüğüm andan itibaren kafama takılan soru yeniden önüme çıkmıştı. Başarabilecek miydim? Cevap yakında kendini gösterecekti.
***
Tıpkı Roxana’nın şüphe duyduğu gibi, Cassis ziyareti sırasında tamamen uyanıktı. Hatta hiç bayılmamıştı. Cassis’in Roxana’ya ait olacağına karar verdikten sonra Lante Agrece dikkatini gardiyanlara çevirdi.
“Şunu ayakkabımdan sil.”
“Evet, efendim.”
Gardiyan öne atıldı, diz çöktü ve Lante’ın ayakkabısının ucundaki kanı silmek için kendi gömleğini kullanmaya başladı. Gardiyandan çok korkmuş bir köleye benziyordu. Cassis yattığı yerden tiksinti içinde onları izledi. Nihayet Lante gittiğinde Cassis bayılma taklidi yaptı.
“Oyuncakla ne yapmamızı istersiniz, Leydi Roxana?”
“Benim himayemdeki boş bir odaya bırakın.”
Ses oldukça tanıdıktı. Ancak henüz kim olduğunu çıkaramadan iri yarı iki adam onu kollarından kaldırdı. O da nakavt olmuşçasına kendini onlara bıraktı.
“Bu yeni oyuncak kim ki efendi bizzat kanlı bir küspe haline getiriyor?”
Salondan biraz uzaklaştıktan sonra Cassis’in solundaki gardiyan alçak sesle konuştu. Gardiyanın sözleri doğruyduysa Lante’ın Agrece inine düşen avın cezalandırılma işlemine dahil olması normal değildi.
Sağındaki gardiyan alayla karışık bir biçimde konuştu. “Unut gitsin. Bizim gibi alçak varlıklar kendilerini böyle işlere karıştırmamalı. Ayrıca kim olduğu kimin umurunda? Agrece malikanesine girdi bir kere, canlı çıkamayacak zaten.”
İlk gardiyan sessizce başını salladı. Bilinçsiz gibi davranırken Cassis, bulunduğu yer ile onu götürdükleri yer arasındaki mesafeyi ölçmeye çalıştı. İlk fırsatta kaçabilmek için Agrece malikanesinin planlarına ihtiyacı vardı. Hatta onu götürürlerken kaçmayı bile düşündü.
Ne var ki tereddüt etti. Güçten düşmüş bir haldeyken bile 2 gardiyanı indirmek onun için sorun değildi. Ancak çıkışı bulup daha sonra keşfedilmeden ayrılabileceğinden şüphe duyuyordu. İşleri berbat eden, hala iyileşememiş gözleriydi. Belki de büyü yerine zehirle körleştirilmiş olsaydı iyileşme süreci daha hızlı olurdu. Ne olursa olsun, şu anda malikaneden kaçmak tekrar ele geçirilmesiyle sonuçlanacaktı. Bir şans daha bulup bulamayacağı hakkında tereddütte kaldı.
“Bu Leydi Roxana’nın ilk oyuncağı, değil mi?”
“Evet ve muhtemelen en şanslı oyuncağı. Diğer leydi ve efendiler olsalardı onu içten dışa parçalar, beğenmedikleri kısımları köpeklere yedirirlerdi.”
Roxana adı geçince Cassis kulaklarını dikti. Roxana Agrece. Dürüst olmak gerekirse, zindandayken kendisini ziyaret eden kişinin Lante Agrece’in kızından başkasının olmadığını öğrenmesi oldukça şaşırtıcıydı. Ancak öğrendiği bu bilgi olayları kavramasına yardımcı oldu.
Ne ihanet edilmiş ne de aldatılmış hissetti. Zaten aralarında bir güven kurulmamıştı ki bu duygular önemli olsun. Onun yerine nihayet uzun bir pusun ardından açık bir gün ışığı görüyormuş gibiydi. Birinden körü körüne şüphelenmektense kimliğinden emin olmak daha iyi bir şeydi. Fakat bu da kafasında başka soru işaretleri çıkmasına neden oldu. Kızın niyetinin onurlu olduğu iddiasının gerçekten de doğru olup olmadığı gibi. Sözlerine sonuna kadar inanacak derece ne aptal ne de saftı.
“Seni hayal kırıklığına uğratmayacağımdan emin olacak, onu eğitmek için elimden geleni ardıma koymayacağım, baba.”
“Sen kaçana kadar güvende olduğundan emin olacağım.”
Bunların ikisi de Roxana’nın ağzından çıkmış sözlerdi. Fakat hangisinin gerçek olduğunu yalnızca o bilebilirdi. Düşünceleri birbiri içine girmeye devam ederken yollarını tıkayan biri var gibiydi. Cassis gözlerini kapattı ve diğer duyularını kullanmaya çalıştı.
“Oh! Gününüz güzel geçiyor mu, Leydim?”
Selam veren muhafızlar gerilmişlerdi.
“Leydim” mi? Cassis düşündü. Alnı hafiften kırışmıştı. Agreceler’in büyük bir klan olduğuyla ilgili söylentileri hatırladı. Babası Roussel Pedelian yalnızca bir eş almıştı ancak Lante Agrece’in birden fazla eşi olduğu iddia ediliyordu. Öyleyse önlerindeki kişi de bir Agrece olmalıydı.
“O çocuk… ölmedi, değil mi?”
Kadın, Agreceler’in kaba saba konuşmaları arasında abes kaçan hafif bir sesle konuştu. Duyulabilecek derecede titremesi daha da garip geliyordu. Her tarafının kanla kaplı olmasının üstüne bir de gevşek durduğundan onu ceset sanmış olmalıydı. Lante onu bu hale getireli fazla geçmese de çoktan bitap düşmüştü.
“Hayır, Leydim. Yalnızca bilinçsiz.”
“Leydim, neden Doğu Sarayı’ndan uzakta olduğunuzu sorabilir miyim? Leydi Roxana’yı görmeye mi gidiyordunuz?”
Gardiyanlar açıkça konuyu saptırmaya çalışıyorlardı. Sanki Cassis’i bu haliyle göstermekten kaçınıyormuş gibi. Tepkisi ve gardiyanların tavırlarından dolayı Cassis, kadını kan tuttuğunu düşündü.
Az önce ona Roxana’dan mı bahsettiler?
Jeton ancak düşmüştü.
Öyleyse bu kadın… Roxana’nın annesi olabilir mi?
“Xana’nın yeni bir oyuncak aldığını duyduğumdan, bir bakabilirim diye düşünmüştüm.”
“Bu onun oyuncağı, Leydim.”
“O çocuk mu?!”
“Oyuncak” mı? Bu kelimeyi tekrar duymak Cassis’e daha az çirkin gelmesini sağlamamıştı. Kadının sesi o kadar tizleşmişti ki önündeki oyuncağın kızının yeni oyuncağı olduğunu duyunca yaşadığı şoktan olduğu aşikardı.
“Ne?.. Bunu Xana mı yaptı?”
Sesi kuşkuyla doluydu.
“Hayır, Leydim. Leydi Roxana değil Efendi Lante yaptı.”
Gardiyanın açıklamasıyla birlikte kadın derin bir nefes aldı. Cassis hafiften rahatlamaya başladığında,
O tüy kadar hafif ayak sesleri kulağını çınlattı.
~Devam Edecek
Ç/N: Yukarıda bir “ ‘Leydim’ mi? ” ifadesi geçmişti, hatırlarsınız. Belki anlamayanınız olmuştur. “Leydi” ifadesi evli olmayan kadınlar için kullanılır. Eğer Lante tek eşli olsaydı karısına “Madam” denilecekti. Ancak birden fazla eşi olduğu ve bu yasal olsa da resmiyette geçmediği için ilk eşinden sonraki eşlere leydi deniliyor. Cassis de buradan çıkarım yapıyor.
Yorum yapıp tepki bırakmayı unutmayın lütfen :> motivasyon için önemli~