Roxana NOVEL - Bölüm 17
Novel – Roxana – Bölüm 17
Çevirmen : damian
“Leydim!”
Gardiyanlar, kadının aniden bayılmış olması gereken Cassis’e atılmasını izlerken nefeslerini tuttular. Yumuşak elleri oğlanın çehresini çevrelerken titriyordu. Düşmüş kafasını dikkatlice kaldırdı. Nedendir bilinmez, aniden buz kesildi.
“A…Achillie!”
Mırıltısı gardiyanları şaşırttı ancak Cassis için bir anlam ifade etmiyordu. Üç adam için de ortak olan tek şey rahatsız olmalarıydı.
“Leydim, elinizi kirleteceksiniz.”
Konuşan gardiyan Cassis’in hissettiğinden daha huzursuz gibiydi. Ardından, kadın kendine geldi.
“Oh… Ne diyordum?”
Sonunda Cassis’in kafasını bıraktıktan sonra dikkatini yeniden muhafızlara yöneltti.
“Peki ya tedavi? Onu böyle bırakmayacaksınızdır eminim ki.”
“Leydi Roxana bir doktorun gelip onu tedavi etmesini emretti, leydim.”
“Anladım. Öyleyse lütfen içeri götürün ki biraz dinlensin.”
Kadın yoluna devam etmeden önce Cassis’e son bir defa göz gezdirdi. Roxana’nın yeni oyuncağına yaptığı küçük ziyaret onu tatmin etmeye yetmişti. Kadın gider gitmez gardiyanlar Cassis’i durdukları noktanın yalnızca birkaç adım ötesindeki bir odaya sürüklediler. Varış noktalarına bu kadar çabuk ulaştıkları için kederli olan oğlan kaşlarını çattı. Muhtemelen kadının odanın başında bekleme sebebi kendisinin oraya götürüleceğini biliyor olmasıydı.
Kaçış planını şimdilik rafa kaldıran Cassis neler yapabileceğine bakmak için yeni çevresini taradı. Görüşü hala bulanık olsa da kapının yerini ve üzerinde ne tür bir kilit olduğunu görebilmesi için yeterliydi.
“Of be. Omuzlarım beni gebertecek.”
Cassis’i yere atan gardiyan homurdandı.
Kısa süre sonra gelen doktorun tepkisi sinirlenmekten başka bir şey olmamıştı. “Bu ne? Bir cesedin neresini iyileştireyim ben?”
“Hala nefes alıyor, doktor. Şimdi şu iyileştirme şeylerini yapmaya başlar mısın lütfen?”
Gardiyanlar konuşurken biraz ürkmüş gibi duruyorlardı. Doktor Cassis’in yaralarıyla ilgilenmeye başladığında koridordaki o karşılaşma konusunda hararetli şekilde konuşmaya başladılar.
“Sen de dördüncü hanımın genç efendi Achillie hakkında konuştuğunu duydun mu?”
“Evet. Cidden şaşırdım.”
“Bu oyuncağın gerçekten de genç efendiye benzediğini düşünüyor olamaz, değil mi?”
“Bence benzemiyor ama ona öyle gelmiş olabilir. Ayrıca bu hem Leydi Roxana’nın hem de annesinin ona neden ilgi duyduğunu açıklar.”
Gardiyanların konuşmalarını dinleyen Cassis koridorda yaşananları hatırladı. Anlaşılan sözde Roxana’nın annesi olan kadın kendisini görünce birini hatırlamıştı. “Achillie” diye mırıldanmıştı. Benzediği kişi o muydu? Genç efendi mi demişlerdi? Bu Achillie önemli biri miydi? Belki de kadının oğluydu.
“Eh belki ikisi de solgun göründüklerinden aralarında az biraz benzerlik olduğunu söyleyebiliriz. Ama ciddiyim, dostum. Dahası yok.”
“Genç efendi öldüğünde bu yaşlarda değil miydi? Belki de ondandır.”
“Ah, işte orada haklısın.”
Demek Achillie ölmüştü.
Gardiyanlar konuşma tatsız bir yere ulaşmışçasına konuyu kapattılar. Tedavisi bittiğinde kelepçelerini duvardaki zincirlere bağlayıp gittiler.
Tak, tuk, çıkırt.
Odaya sessizlik çöktü. Yalnız olduğundan emin olan Cassis gözlerini yavaşça açtı. Ayak sesleri kaybolana dek dinlemeyi sürdürdü. Ardından yeni çevresine bakındı. Pis zindanın aksine oda geniş ve temizdi. Fakat yine aynı şekilde hiç penceresi yoktu ve tek eşya köşedeki yataktı. Küçük olmasına rağmen yine de bir yatak odası işlevi görebilirdi.
Cassis kendini kaldırdı. Artık ayak ve el bileklerini sütunlara bağlayan zincirler yerlerinden fırlayıp ses çıkardılar. Neyse ki zindandakilerden daha uzundular ve bu daha rahat olmasına olanak sağlayacaktı. Tabii odanın kapısına ulaşacak kadar da değildi. Harekete geçmeden önce sabırlı olması ve daha iyi bir plan yapması gerektiğinde karar kıldı. Sonuçta yarım yamalak bir kaçma girişiminin iyi sonuçlanmayacağı kesindi. Daha önce duydukları doğruysa, Agreceler’in onu hemen öldürmeye niyetleri yoktu. Ayrıca bu doktor ziyareti de muhtemelen ona bir daha böyle işkence etmeyecekleri anlamına geliyordu. Bunların hepsi onun Roxana’nın oyuncağı haline gelmesi sayesinde miydi?
Cassis bileğini ovalarken kapıya baktı. Agreceler sözde sihirli olan bu kelepçelerin aslında yeteri kadar kullanışlı olmadığının farkında değiller gibi duruyordu. Charlotte adındaki kız zindanda ona aniden saldırdığında kelepçeleri test etme imkanı bulmuştu. Büyülü kelepçelerin tutucu özelliği o anki saldırganlığa bağlı olarak otomatikman 1. seviyeden 5. seviyeye yükselmişti. Ancak tam tersi de yapılabilirdi. Özelliğini en aza indirmek için Cassis’in tek yapması gereken sakin kalmaktı.(¹)
Charlotte’un o gün yanına gelip bela çıkarması tamamen şans eseriydi. Eğer o olmasaydı Cassis kelepçelerin gücünü bu kadar kolay ölçemezdi. Ve geri kafalı görünen Charlotte muhtemelen Roxana’yı geçemediği için “Madem alamıyorum, ben de kimsenin almasına izin vermem.” diye düşünmüştü. Kelepçelerin kopmasını da Cassis’in sinsi planına değil sinir krizinin neden olduğu aksiliğine yormuştu.
Cassis derin düşüncelere dalmaya devam etti. Kaçıranların, tamamen çaresiz olduğunu düşünmelerini istiyordu. Bu yüzden kaçana kadar sahip olduğu bazı güçleri saklamaya karar verdi.
O düşünürken kapının önüne biri gelmişti. Hemen kendini yere attı.
Çıkırt.
Biri kapıyı açıp içeri girdi. Adımları sessizdi ve parfümü tanıdıktı. Roxana gelmişti. Yaklaşırken kendisine sessizce baktı. Bir kez daha, kaderini elinde tutan kızla baş başaydı.
Cassis belki de bu sefer sonunda kızın gerçek niyetinin açığa çıkacağını umarak bilinçsiz numarasına devam etti. Çok yakın olduklarından duyularını olabildiğince açtı. Ayrıca kötü niyetli bir şey yapabilme ihtimaline karşın da dik durmaya çalıştı. Yeterince yakınına gelseydi muhtemelen şuurunu kaybedene kadar onu zincirlerle boğar hatta gerekirse öldürebilirdi. Ancak bu henüz derinlemesine düşünülmemiş bir plandı.
Dahası… Şiddetle karşılık vermek akıllıca bir hamle miydi?
Cassis’in gözleri kapalıydı fakat aralarındaki boşluğun kapandığını hissedebiliyordu. İçindeki kargaşadan habersiz olan Roxana ona doğru yaklaştı. Kısa bir süre sonra göz alıcı bir mesafedeydi. Cassis daha ne yapacağını düşünemeden sessiz bir iç çekiş ve ardından sinirle dolu bir ses duydu.
“Az da olsa tedavi etmişler demek, ha?”
Bir anda kızın yumuşak elini teninde hissetti.
Çın.
Roxana zincirlenmiş kollarından birini havaya kaldırdığında odada bir metal sesi yankılandı. Yaralarını bulmak için tüm vücuduna bakıyor gibi duruyordu. Hemen ardından ağzındaki tıkacı çıkardı. Yan tarafta bir şeyler yaptıktan sonra elini tekrardan Cassis’in bileğinin üstüne yerleştirdi.
Cassis neredeyse nefes alamayacak hale gelirken açıklanamaz bir hisle bunun üzerinden gelmeye çalışıyordu. Roxana doktorun tedavi ettiği her yaraya merhem sürüp bandaj sarıyordu. Bileklerini çevreleyen kelepçelerin bıraktığı izlere fazladan özen gösteriyordu.
Gömleğini çıkardığında kızın ellerinin çıplak göğsüne değdiği yerlerin ılık bir sıcaklık dalgasına maruz kalması Cassis’in şoka girmesine sebep oluyordu. Dokunduğu her küçük kesik ve yarada bir acı hissetti. Bunu kabul etmek istemiyordu ancak parmakları derisinin üzerinde orada burada hareket ederken sırıtmasını önlemek için çenesini sıkmak zorunda kaldı.
Tüm yaralarına baktıktan sonra da Roxana odadan çıkmadı. Ve şaşırtıcı biçimde yanına oturdu. Oda temiz olsa da bu şekilde yere oturmasını beklemiyordu. Kaygısız kız kardeşi Sylvia bile bu kadar pervasız davranmazdı.
Ne var ki Roxana’nın bundan sonra yaptığı şey gerçekten nefes nefese kalmasını sağladı. Hemen öncesinde onu tedavi eden yumuşak eller şimdi başını almış ve nazikçe kucağına koymuştu.
~Devam edecek
Ç/N (¹): Cassis yukarıda kelepçeler hakkında konuşuyordu, minik bir açıklama geçeceğim: Misal bana kelepçe bağlı olsun. Eğer kelepçeyi çıkarmaya çalışır, üzerine kuvvet uygularsam kelepçe buna karşılık daha da sıkılaşıp kaçmamı engellemeye çalışırdı. Tam tersi kendimi salsaydım kelepçe de genişlerdi. Orada bahsedilen seviye kelepçenin ne kadar sıkılaştığı.
Tepki bırakıp yorum yapmayı unutmayın lütfen 🙂