Roxana NOVEL - Bölüm 19
Novel – Roxana – Bölüm 19
Çevirmen : Nur
Kesinlikle konuyu değiştirmeye çalışıyordu. Bir an için sorusunu görmezden gelmeyi ve onun yerine yeni kıyafetleri konusunu açmayı düşündüm ama sonunda vazgeçtim.
“Senin görevin iyi beslenmek, iyi uyumak ve mümkün olan en kısa sürede iyileşebilmek için dinlenmek.”
Sanki cevabım hiç beklenmedik bir şeymiş gibi merakla bana baktı.
“Ama şimdilik lütfen sadece ye. Söz veriyorum yemekte zehir ya da benzeri bir şey yok.”
Benim ısrarım üzerine Cassis’in gözleri yerdeki tepsiye kaydı. O bir şey söyleyemeden ekmekten bir parça kopardım ve ağzıma attım.
“Hâlâ şüpheleniyorsan diye.”
Bana kaşlarını çatmaya başladı, ben de ona yemeğin gerçekten zararlı olmadığını kanıtlamak umuduyla birkaç saniye bekledim. Yemeğini zehirleme gibi bir niyetim yoktu sonuçta. Bu küçük numarayı onu ikna etmek için yapmıştım. Yoksa zehirlere karşı bağışıklığım oldukça güçlüydü.
“İstersen yemeğinden biraz daha yiyebilirim.”
“Gerek yok,” diye cevap verdi soğukça. Tepsiyi kendine doğru çekti ama umduğum gibi yemeğe dalmak yerine kollarını kavuşturdu ve yine sessizce bana baktı.
Yemek yerken onu izlememden rahatsız olabileceğini düşündüm ve yeni kıyafetlerini ayarlamak için hizmetlilere konuşmam gerektiğini bahane ederek odadan çıktım. Oturacak bir yeri bile olmadığı için kendimi kötü hissediyordum, bu yüzden en azından ona bir sandalye getirmeye karar verdim. Hayatıma kastetmeyeceğinden emin olduktan sonra ona başka şeyler de alabilirdim.
Birkaç dakika sonra, yeni bir takım elbiseyle odasına girdim. Daha doğrusu Emily beni elinde kıyafetlerle birlikte odasına kadar takip etmişti. Aynı şeyi birkaç dakika önce ilaç ve yemek tepsisi için de yapmıştık. Emily’yi çağırmam gereksizdi ama başkalarının Cassis’le kişisel olarak ilgilendiğimi görmesini mümkün olduğunca engellemem gerekiyordu.
Odasının kapısının önüne vardığımızda Emily’yi gönderdim.
“Teşekkür ederim Emily. Artık gidebilirsin.”
“Peki leydim.
Kollarım kıyafetlerle dolu olarak odaya girdim. Aslında her ziyaretimde kilidi açmak zorunda kalmak oldukça acı vericiydi. Bu ses Cassis’i de iyi hissettirmiyordu ama şu an için başka bir seçeneğim yoktu. Ağır kapıyı yüzümü buruşturarak ittim.
*Gıcırdar*
Kapının kolunu bıraktığımda kapı ağır bir şekilde tekrar kapandı.
*Tak*
Kapının kapanma sesi odanın içinde yankılandı.
Cassis durduğu yerden beni şüpheyle izledi. Gölgelerle kaplı sakin, altın rengi bakışları karşısında büyülenmiş bir halde ne konuşabiliyor ne de hareket edebiliyordum. Aslında bir erkeğin çıplak sırtını ilk kez görmüyordum. Ayrıca Cassis’in yaralarını tedavi ederken çıplak gövdesini zaten görmüştüm. Ancak, o zaman çıplaklığı hakkında garip bir şey hissetmemiştim.
Ama bu sefer… Neden birdenbire yanaklarım kızarmaya başladı? Loş ışık yüzünden olabilir mi? Ya da belki de daha önce Cassis sadece bakımını üstlendiğim bilinçsiz bir bedendi ama şimdi bu canlı varlık beni izliyordu. Sanki sır olması gereken bir şeyi görmüşüm gibi hissettim. Mumun kızıl ışığı, odanın karşı tarafında tek başına duran Cassis’in vücudunun hatlarını daha da belirgin gösteriyordu. Sonra Cassis konuşmak için yavaşça ağzını açtı.
“Yıkanmam gerekiyor.”
Kulağımı gıdıklayan alçak, neredeyse sessiz bir sesti. Sonra elinden paçavraya benzeyen bir kumaş parçası çıkardı. Sırtındaki belirgin kaslar her hafif harekette esniyordu.
“Şey… Tabii.”
Ona düşünmeden cevap verdim ama kısa süre sonra kendime toparlanmam gerektiğini hatırlattım. Açıkçası neden sırtı yüzünden bu kadar heyecanlandım ki? Ve neden odadaki hava bu kadar garipti?! Belki de daha önce mumun parlaklığını azaltmam o kadar da iyi bir fikir değildi ama bu durumda ne yapabilirdim ki?
Cassis orada yarı çıplak dururken odayı daha fazla aydınlatamazdım. Bu sadece, neden kıyafetlerini çıkardıktan sonra böyle bir şey yaptığımı merak etmesine neden olurdu. Kafamdaki tüm bu düşünceler aslında Cassis’in hakkımda ne düşüneceğini ne kadar önemsediğimin bir kanıtıydı.
Kaşlarımı hafifçe çatarak sakin bir sesle tonuyla konuştum.
“Şu kapı banyoya açılıyor. Her saat seninle ilgilenemeyeceğim için, sana banyosu olan bir oda ayarladım.”
Yıkanabileceği küçük bir banyoydu ve yatak odası gibi tehlikeli sayılabilecek herhangi bir şey de yoktu. Odası dikdörtgen şeklinde olmadığı için Cassis kapıyı fark etmemişti.
“Tam şurada.”
Ben işaret ettiğimde başını çevirerek parmağımı takip etti. Sonra tekrar bana bakarak kolunu hafifçe kaldırdı.
“Değişemem. Bu zincirlerle olmaz.”
Tabii ki! Büyülü kelepçeler sadece el ve ayak bileklerini sardığı için sorun değildi ama zincirler kesinlikle bir sorundu. Ama o zaman gömleğini nasıl çıkarmıştı?
Yere bir kez bakınca cevabımı aldım. Yırtık kumaş parçalarını attığı yerde tam bir paçavra yığını vardı. Muhafızların dayakları, Charlotte’un saldırısı ve Lante’nin şiddet sağanağı arasında gömleği paramparça olmuştu. Onları hırpalanmış vücudundan çıkarmak için fazla çaba harcaması gerekmemişti. Elbette, gömleğini çıkarmak için etkili bir yöntem olduğu kanıtlanmıştı, ancak zincirler onu sütuna bağlarken kıyafetlerini tekrar giyebilmesinin hiçbir yolu yoktu.
Bir süre sonra ona bir çözüm önerdim.
“Uzuvlarına bağlı olan zincirleri boynuna bağlı olanlarla değiştirsem nasıl olur?”
Sadece sessizlikle karşılaştım. Cevap vermese de Cassis bana gözleri donmuş bir şekilde bakıyor gibiydi. Sanırım teklifimden pek hoşlanmamıştı.
“Bu dört ayrı zincirden daha iyi olmaz mı?”
Elbette büyülü kelepçeleri hâlâ takmak zorunda kalacaktı. Kelepçelerin amacı takan kişinin gücünü bastırmaktı ve zapt edilmiş canavarları saldırmaya çalışmaktan caydırmak için özel olarak tasarlanmışlardı. Canavar karşıtı büyülü kelepçelerin normal kelepçelerden çok daha kullanışlı olduğunu söylemeye gerek yok. Yine de Charlotte’un saldırısı sırasında kopmuşlardı, bu da onlara tamamen güvenmemen gerektiğini kanıtlamıştı. Bu yüzden Cassis kelepçelerin altındayken bile ona karşı temkinli davranmıştım.
Ancak kelepçelerin ona karşı işe yaramadığı zaten kanıtlanmışsa, zincirler şüphesiz daha da az etkili olacağından, bu mantık kendi içinde kusurluydu. Dolayısıyla, zincirleri değiştirmek onu güvence altına almak açısından pratikte hiçbir şey sağlamayacaktı. Kendimi savunmam gerekirse, onu serbest ve bağsız bırakamazdım.
Cassis hâlâ cevap vermemişti ama önerimi kabul etmiş gibi görünüyordu. Boynundan zincirlenmekten hoşlanmadığına şüphe yoktu ama sessizce, her hareket etmesi gerektiğinde dört zinciri birden çıkarmanın ikimizin de zamanını alacak bir zahmete dönüşeceğini fark etmesini umuyordum. Cassis sanki ne düşündüğümü duyuyormuş gibi kollarını iki yanına indirdi.
Elimde yeni kıyafetleriyle birlikte hazırladığım boyunlukla hızlı adımlarla ona doğru yürüdüm. Doğrusu, tüm bu zincirlerle giyinmesinin imkânsız olabileceği gerçeği başlangıçta aklıma gelmemişti. Sadece çınlamaları bile beni çileden çıkarmaya yetmişti. Ve tabii ki Cassis’e, hizmetçiye tasmayı getirmesini emrettiğimde bana nasıl baktığını anlatmamıştım. Odaya başka birinin girmesine hâlâ güvenemediğim için tasmayı onun boynuna kendim takmak zorunda kaldım. Ona yaklaşmadan bunu yapmanın bir yolu yoktu. Cassis ne yapmam gerektiğinin farkında gibiydi ve hareketimi engellemek için hiçbir harekette bulunmadı.
“Bu biraz rahatsız edici olabilir ama sadece kısa bir süreliğine böyle olacak.”
Karşısında dururken onu ikna etmeye çalıştım. Bir an için sadece yüzüme baktı. Ama baktığı gibi hemen kafasını geri çevirdi. İstediği kadar bana bakabilirdi ama saçma bir şekilde bana bakmamak için her türlü yolu deniyordu. Nasıl ya? Güzelliğim benim en güçlü silahım değil mi?! Tabii ki çok şaşırmıştım. Doğrusu, Cassis bu kurgusal evrende yaşayan sayısız diğer erkek gibi bana âşık olsaydı her şey çok daha sorunsuz ilerlerdi.
Biraz kırgın hissetmeme rağmen elimi ona doğru uzattım. Elim boynunu sıyırdığında hafifçe irkildiğini hissettim. Ondan sonra hiç hareket etmedi, bu yüzden yeni tasmasını sabitlemekte sorun yaşamadım. Ben ona bakarken o sessizliğini sürdürdü, boynunda artık deri bir kayış vardı.
Odanın havası bundan daha tuhaf olamazdı. Boynunda tasma olan güzel bir genç ve yarı çıplak vücudu bir dizi sadist yarayı gözler önüne seriyordu. Farkında olmadan sapık rolünü oynadığım düşüncesi aklıma geldiğinde gözlerimi kıstım. Daha da kötüsü Cassis’in de aynı derecede utanmış görünmesiydi.
Ama karşılıklı utancımız üzerinde durmak yerine pratik davranmayı seçtim. Ayak bileklerindeki zincirlerden birini aldım ve yakasına bağladım. Kelepçeli bilekleri ve ayak bilekleri nihayet duvardan kurtulunca Cassis ellerini ve ayaklarını döndürmeye başladı. Birden onu düşüncesizce bir şey yapmaması için uyarma isteği duydum.
“Bu ev bir labirent gibi tasarlanmış. Kendi kardeşlerimden bazıları bile içinde kayboldu, bu yüzden yeni gelenlerin sadece çıkışı ararken kaybolabileceğini söylemeye gerek yok.”
Cassis bana şüpheyle baktı.
“Elbette, çıkmak için kullanışlı bir kestirme yol biliyorum ama…”
Altın rengi gözleri bir kez daha beni etkilemeye başlamıştı. Ona en güzel gülümsememi attım ve sonra konuyu değiştirdim.
“Neden şimdi gidip yıkanmıyorsun?”
Devam Edecek